ŞİRKET KÜLTÜRÜ VE HİYERARŞİYİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
Kaynak: Pixabay.com
Malum, bir şirket veya bir organizasyonun nihai amacı etkinlik ve üretkenlik içinde amacını gerçekleştirmek ve varlığını sürdürmektir. Bunun için organizasyon içinde yaratıcılığı teşvik eden, çatışmaları minimize edip işbirliğini maksimize eden bir kültürün hakim kılınması temel önceliktir. Bu ise yaratıcılığı teşvik eden bir şirket kültürünü yaratıp sürdürecek anlayışta bir hiyerarşik yapıyı öncelikli bir ihtiyaç haline getirir.
Hiyerarşinin
mahzurlarına dikkat çekip alternatif model öneren yaklaşımlar da var, malum,
bunlara yeri gelince değineceğiz. Ancak, tutumumuzu baştan belirtelim ki, bize
göre işyerinde hiyerarşi zorunludur ve kaçınılmazdır. Ne var ki, iyi
yapılandırılamaz ve iyi yönetilemezse hiyerarşi yolu açan değil, yolu tıkayan;
çalışanlar arasında gerginlik, çatışma ve eşitsizliğe yol açan ve yaratıcılığı
öldüren bir kısır döngüye yol de açabilir.
Bu yazıda, konuya
giriş olmak üzere, öncelikle yaratıcılığı teşvik eden bir şirket kültürünün
olmazsa olmazlarını özet olarak sıralamakla yetineceğiz. Buna göre temel
öncelikler şunlar olmalıdır:
1- Kaynak vermek, destek olmak ama
sınırlamamak: Yaratıcılık
ve inovasyon farklı ve yeni bir tarzda düşünmeyi gerektir, nasıl
yapılacağı önceden belirlenirse sonuç alınamaz.
2- Sabırlı ve yeniliğe açık olmak: Birinci adımın doğal sonucu olarak, ekibin
yeni şeyler denemesine fırsat verip, hata yaptıklarında yanlarında olmak.
3- Kapsayıcı ve katılımcı anlayışa sahip
olmak: “Herkes aynı
fikirdeyse, kimse yeterince düşünmüyor demektir” (Walter Lippmann). İşin özü,
farklı ve aykırı fikirlere açık olmak ve herkesi özgür düşünmeye
yüreklendirmek, katılımcılığı teşvik etmek.
4- “Ama” ve “fakat”lardan sakınmak: Biri bir fikir ortaya attığında hemen
ama’lar sıralanıp “ama maliyeti çok yüksek” veya “kaynağımız yok”… gibi cümleler
mi, yoksa “reddedilme ve hata yapma endişesi” vermeyen “evet, ve …” benzeri
cümleler kuruluyor?
5- Mikroyönetim tarzından sakınmak: Hedef ve ufuk göstermek liderlik, nasıl
yapılacağını göstermeye çalışmak mikroyönetim tarzı; yani, yaratıcılığı öldürmenin
kısa formülü!
6- Kaostan değil kapalı zihin yapısından
korkmak: Yıkıcı olan
belirsizlik değil, bütün fikirleri ortaya çıkaracak zihin kalıbına sahip
olmamaktır. Esasen, bir sistem kaosun kıyısındayken en yaratıcı durumunu yaşar,
çünkü bütün fikirler dikkate alınır. O halde asıl soru bu tutumun normal
zamanlarda da korunup korunmaması, değil mi?
7- Amaçlar konusunda net olmak: Bir başka deyişle, menzili verip,
güzergahı tasarlamayı ekibe bırakmak; hedefi verip güçlendirmek, bizzat yapmayı
bırakmak.
8- Fikir üretmeyi teşvik etmek ama
yönlendirmemek: Yöneticiler
ya en son konuşan veya en az konuşan olmalı. Yöneticilerin ağzı açıldıkça
diğerlerininki kapanır, yaratıcılık engellenir.
9- Meraklı, cesur ve öğrenmeye açık olmak: Her şeyi bilen, en çok bilen, risk karşıtı
ve garantici yönetici profili kadar yaratıcılığı öldüren bir şey yok. Cevaplar
zaten var olan çözümlerdir, oysa yerinde sorular düşünmeyi teşvik eder.
Şirketinizde yöneticiler cevapları kendileri sıralamadan önce soru sorup sonra
da her düşünme denemesini takdir ediyor mu?
Pekiyi, bunu
temin edecek hiyerarşi mimarisi nasıl olmalı? Konuya devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum Gönder